İlk Baskı / Şiirler / Ziya Osman Saba (1910 - 1957)
Nefes almak - Şiirler 1947-1957, ZİYA OSMAN SABA, Varlık Yayınları, İstanbul, 1957. Özgün karton kapağında. 17x12 cm, 75 sayfa.
1947-1957 yılları arasında yazdığı son şiirlerini Nefes Almak adlı kitabında topladı. Ölümünden sonra yayımlanması için Yaşar Nabi’ye verilmek üzere bir zarfa koymuştu. 29 Ocak 1957’de geçirdiği üçüncü kalp krizi sonrası Kadıköy’deki evinde vefat etti.
Şairin ikinci kitabı Nefes Almak 1947-1957 yılları arasında yazdığı 47 şiirden oluşur. İlk basımı Varlık Yayınları tarafından 1957'de yapılmıştır. “Nefes Almak” adlı şiirinde “Anlıyorum, birbirinden mukaddes/Alıp verdiğim her nefes” diyen şair yine küçük mutlulukları anlatmaya, hayatı yüceltmeye devam etmektedir. İnsan sevgisi, yoksulluk ve yoksulların acıları karşısındaki merhamet duygusu diğer temalardır. Dizelerinden iyilik, saflık, insan sevgisi akar, üzerinde hep birlikte huzur bulunacak bir toprak parçasının özlemi sızar: “Mesut olmuş görmek isterdim hepinizi”.
Küçük şeylerden mutlu olan, yorgunluklarını tevekkülle anlatan bir şairdir Saba. Yaşam ve ölüm temaları onda huzurlu, dingin bir çerçevede işlenir. Behçet Necatigil ölümünün ardından Saba için yazdığı yazıda “Son yirmi beş yıllık şiirimizde ölümü, içinde küçükten beslediği için, hiç dehşete düşmeden, irkilmeden tam bir iman ve teslimiyetle, özleyerek beklemiş tek şairimizdi” diye bahseder ondan (Varlık, 15 Şubat 1957). Ölmüşlere özlem ve onlarla yeniden bir arada olma arzusu ölümü güzelleştiren şeylerdir onun için: “Ümitler içindeyim, çok şükür öleceğiz”. Ölüm içinde anne ve babasının da olduğu bir ülkeye kavuşmak gibidir. Ancak onun şiiri her şeyden önce yaşama sevincinin şiiridir. “Nefes Almak” şiirinde betimlediği küçük mutlulukları, nefes almanın saadetini, iyimser bir bakış açısıyla anlatır. Örneğin aşk imkânsız ya da sancılı değildir onda, evlere asılan perdelerdir, raflara dizilen reçellerdir, beraberce karar verilen karyolanın yeri, avluda çocuk sesleridir. “Hayat! Hayat! Seviyorum seni!” (“Sevgiler”) diyen şair edebiyatımızın belki de en insansever, en naif, -Necatigil’in deyimiyle- “en beyaz” dizelerini yazmıştır. Bununla birlikte özellikle geçen zaman, çocukluk günleri ve kaybedilmiş anne baba konularını işlerken melankolik bir yanı da vardır. Başkalarının acısıyla acı çeker, yitip gitmiş çocukluğun, kaybolan masumiyetin yasını tutar. Bütün bunları hayatı ve mutluluğu yücelterek yapar. Bu kitapta henüz pek genç yaşta yazdığı şiirlerinden kendi şahsiyetini bulduğu şiirlere uzanan geniş bir yelpaze görülür.