[17. YÜZYIL OSMANLI MACARİSTANI / GRAVÜR] Funfkirchen [i.e. Beşkilise]. Gravür kazıma sanatçısı: Jacobus Peeters.
JACOB [JACOBUS] BALTAZAR PEETERS, (1637-1695), Korte Beschryvinghe, Ende Aen-Wysinghe der Plaetsen in desfn Boeck, met hunnen teghenwoordigen Standt, pertinentelijck uytghebeldt, in Oostenryck, Antwerp, 1686.
Özgün bakır baskı gravür, 12x25 cm gravür boyutu, 25x34 cm paspartu boyutu, gravürün alt derkenar boşluğunda "Funfkirchen" açıklaması mevcut, haricen resimde görünen "A, B, C, D, E, F" harflerinin işaret5 ettiği mimarî yapılan Flemenkçe olarak açıklanmış.
17. yüzyıl Osmanlı Macaristanı'nın Pecs [Osm. Peçuy] şehrinin bir planını, içerdiği Osmanlı camileri ve diğer yapıları göstermesi açısından oldukça ilgi çekici olan gravür, Peeters'in 1686 yılında yayınlanan seyahatnâmesinin içinde yer alan çok sayıda gravürden biridir.
Macarca Pécs, Almanca Fünfkirchen, Latince Quinque Ecclesiae adlarıyla bilinen şehir Osmanlı kaynaklarında Hırvatça söylenişine uygun olarak Peçuy şeklinde geçer. Ülkenin güneybatısında bulunan Mecsek dağlarının güney eteklerinde kurulmuştur. Burası Eskiçağ’dan beri bir yerleşim merkezidir. Romalılar zamanında Sopianae (II. yüzyılın sonu ve IV. yüzyılın ortası) ismiyle tanınıyordu. Keltler ve Avarlar’ın ardından Macar yerleşimine sahne oldu. Salzburg piskoposu daha IX. yüzyılda burada bir kiliseyi kutsamıştı. Bu sırada adı Quinque Basilicae (Beş Kilise) idi, bu ad daha sonra Quinque Ecclesiae’ye dönüştü. Şehrin Almanca ismi de bu kelimeye dayanır. Macar Kralı Aziz (I.) İstván, Peçuy Piskoposluğu’nu 1009’da burada kurdu. 1181 tarihli bir belgede şehre göç eden Alman, Fransız ve Latin kökenli yabancılardan söz edilir. Macarca Pécs adı ilk defa 1290 tarihli bir belgede görülür. Şehrin efendisi ve sahibi XVIII. yüzyıla kadar Peçuy piskoposu idi; şehrin bölgede oynadığı rol ve kentsel karakteri onu “özgür krallık kentleri”ne (civitas libera regia) benzer hale getirmişti. İlk katedrali (Szent Péter Bazilikası) Peçuy’un ikinci piskoposu olan Szent Mór inşa ettirdi, Macarlar’ın ikinci kralı Péter Orseolo da buraya gömüldü. Piskoposluk ikametgâhı 1242 yılındaki Tatar (Moğol) hücumları sırasında yakıldı. Bu yüzden Tatar istilâsından sonra şehir surlarla çevrildi ve piskoposluk sarayı bir kaleye dönüştürüldü. Macaristan’ın 1367’de kurulmuş olan ilk üniversitesi bu kalenin içinde yer alıyordu.
Şehir, Mohaç Savaşı’nın sonucu olarak (932/1526) Osmanlı kuvvetleri tarafından yakılıp tahrip edilince halkının çoğu burayı terketti. Kral I. Ferdinand’ın taç giyme törenine katılan Peçuy yargıcı Wolfgang (Farkas) Schreiber vergiden muafiyeti içeren krallık imtiyazını 1528 Eylülünde ilân etti ve yakılan şehrin on iki yıl boyunca vergiden muaf olduğunu bildirdi. Şehir halkı kısa süre sonra (1532-1533) János Szapolyai’nin tarafına geçti ve imtiyazlarını daha da pekiştirdi. Kral János 1533’te Macar ve Türk refakatçileriyle birlikte bir süre burada kaldı. Kralın ölümünün ardından dul kalan eşi Kraliçe Izabella kaleye Simon Athinai’yi gönderdi. 7 Cemâziyelevvel 948’de (29 Ağustos 1541) Kanûnî Sultan Süleyman, Macaristan’ın başşehri Budin’i ele geçirince Peçuy’un da teslim edilmesini istedi. Ancak kale kumandanı buna uymadı ve Peçuy’u silâhla savundu. Böylece kale ve şehir yeniden Ferdinand’ın tarafına geçti. Ferdinand kaleye 3000 kişilik Alman ve Macar muhafız birliği gönderdi. Kanûnî Sultan Süleyman 950’de (1543) çıktığı Macaristan seferi sırasında bu bölgeye geldiğinde kaledeki muhafızlar, piskopos (Szaniszló Váralljai), din adamları ve bir kısım zengin aileler burayı terketti. Şehirde kalanlar da yakınındaki Şikloş’un (Siklós) kuşatılmasıyla meşgul olan padişahın huzuruna çıkarak ona şehrin anahtarlarını sundu. Padişah, Peçuy’u teslim alma işiyle Mohaç sancak beyi Kasım’ı ve Pojega (Požega) sancak beyi Murad’ı görevlendirdi (17 Rebîülâhir 950 / 20 Temmuz 1543). Böylece şehir Mohaç sancağına bağlandı.
Seyyah, ressam ve kitapçı (sahaf) olan Hollandalı Peeters'in bu etkileyici 17. yüzyıl gravürü, 1686 yılında basılmış ve içinde Anadolu kentlerinin anlatımları ve tasvirleri de olan, Antwerp'de yayınlanan seyahatnâmesi "Korte Beschryvinghe, Ende Aen-Wysinghe der Plaetsen in desfn Boeck, met hunnen teghenwoordigen Standt, pertinentelijck uytghebeldt, in Oostenryck" içinde yayınlanmıştır.
Flaman asıllı gravürcü ve kitapçı Jacobus Peeters (1637-1695) sanatçı bir aileden gelmekteydi. Antwerp (Anvers) kentindeki kitapçı dükkânı hakkında kitabında şunları yazmakta: "...her çeşit baskı ve gravür, mürekkeple çizilmiş ya da renkli küçük ve büyük boy haritalar, duvar haritaları satılmaktadır". Peeters özellikle 1692 yılında yayınlamış olduğu "Dünya Atlas"ı ile tanınmıştır.
Burada sözkonusu olan albüm Venediklilerin Osmanlılara karşı kazandıkları büyük zaferleri öven kutlayıcı yayınlardan biridir.
Bu baskıdaki gravürler Jacob Peeters'in kardeşi Johannes ya da Jan Peeters'in (1625-1677) çizimlerine dayanmaktadır. Johannes Peeters'in çizmiş olduğu birçok kent görünümü Merian tarafından taşbaskı yöntemi ile basılmıştı. Johannes, deniz manzaraları resminde uzman ve tanınmış bir ressam ve gravürcü olan büyük kardeşleri Bonaventura Peeters'in öğrencisiydi.
Gravürlerin çoğu tanınmış bir kitap tüccarı ve gravür öğretmeni olan Gaspar Bouttats (1640-1695) tarafından resmedilmişti. Kitabın başında, görüntülenen her şehrin ve konunun betimlemesi yapılmış, ancak resim sayısı her kitapta aynı değildir. Gravürler Karadağ (Montenegro), Arnavutluk, Hırvatistan, İyon ve Ege denizleri, Yunanistan'ın anakara kısmı (Peloponez, Attika, Tesalya), Anadolu, Suriye, Kıbrıs, Kutsal Yerler, Türkiye, Yemen, Irak, Ermenistan, Hazar denizi, hatta İran ve Hindistan'a dek uzanan bir coğrafyadan yer manzaraları, kentler ve liman kentleri içermektedir. (Kaynak: "Travelegues", İoli Vingopoulou).