[EL YAZMASI] Menâkıb-ı Seyyid Nigârî
SEYYİD MÎR HAMZA NİGÂRÎ, (1805-1886), El Yazması, [muhtemelen İstanbul], tarihsiz [c. 1895-1920].
Özgün kağıt kapağında, sayfa kenarları lekeli, haricen temiz, 22 x 16 cm, Osmanlıca (yer yer Azeri Türkçesi), [12] sayfa.
19. yüzyılda Azerbaycan'da doğan ve yaşamının ilerleyen yıllarında İstanbul'a gelen Nakşibendî şeyhi ve şair Nigârî'nin çoğunlukla Azerî Türkçesi özellikleri gösteren divanının içinde, şairin ölümünden sonra bulunup da Tiflis baskısı divanının içinde ilk kez 1910'da matbû olarak yayınlanmış, 210 beyitlik mesnevi tarzında bir manzume "Menâkıb-ı Seyyid Nigârî" başlıklı kısmı içeren geç 19. / erken 20. yüzyıl el yazması.
"Seyyid Nigârî’nin manevi hayatını anlattığı bu eseri 210 beyitlik mesnevi nazım şekliyle yazılmış manzum bir eserdir." (YÜTEİS online). Kullanılan kağıt 19. yüzyıl kağıdı olmasına karşın, eserin Tiflis nüshasında yayınlanmadan önce mi sonra mı istinsah edilmiş olduğuna dair bir bilgi mevcut değildir.
Döneminin kenarları yaldızlı kağıdına güzel bir nesih hatla yazılmış yazmada sadece siyah mürekkep kullanılmış olup besmeleden önceki başlık estetik bir biçimde istiflenmiştir. İlk ve son sayfası hariç her sayfada 18 satırlık yazı mevcuttur.
"Mir Hamza Nigârî Efendi, 1805 yılında Azerbaycan’ın Karabag bölgesinin Zengezur ilçesinin Cicimli köyünde dünyaya gelmiştir. Naksibendî (Halidiyye) şeyhlerindendir. Seki ve Samahı gibi şehirlerde iyi bir tahsil almıs, Arapça ve Farsça ögrenmiştir. Genç yaslarında Türkiye'ye giderek orada tahsilini tekâmül ettirmiştir. Harput’ta Mevlâna Halit’in yanında tahsilini ve tarikat eğitimini geliştirmek istemisse de seyhin ölmesi üzerine Sivas'a ve oradan Azerbycan'ın Kazak şehrine dönmüs ve Hanlıklar kasabasına yerlesmiştir. Burada bir dergâh olusturarak, bir mürsid gibi faaliyet göstermiştir. Ocağına çok mürid toplanmıştır. Sohbetlerinde ve zikir halkalarında kendi yazdığı gazel, kaside ve muhammeslerinden de faydalanmıştır. Sonra tekrar Türkiye’ye gelerek Amasya’daki Şeyh Şamil Şirvanî’ye intisap etmiştir. Mürşidinin izni ile önce Konya Mevlâna Türbesi’nde sonradan “Ravza-i Mutahhara”da “erbain çıkartmıstır”. Hac farizasını ifa edip dönerken Sam ve Kudüs’ü de ziyaret ederek Amasya’ya dönmüştür. Ziyaretinden bir yıl sonra hilâfet alarak Berde ve Bergüsâd’a dönmüştür. XIX. yüzyılın ortalarında Kafkasya ve Doğu Anadolu’da Rus emperyalizmine karsı çok ciddî mücadelesiyle ün yapmıs; Kırım Harbi sırasında müritleri ile birlikte Kars’a gelerek Osmanlı Ordusu’na katılarak Ruslar’a karsı savaşmıstır. Daha sonra Erzurum’a geçmis üç yıl burada kalmıs buradan İstanbul’a gitmiştir. Orada padişah ile görüştügü söylenmektedir. Esini ve oglu Siraceddin’i Karabag’dan getirterek Amasya’ya yerleşmiştir. Amasya’da şöhreti artınca kendisinden korkulmus ve baska bir yere yerleşmesi istenmiştir. O da bunun üzerine Harput’a göçmüstür. 1886 yılında burada ölmüştür. Cenazesi Amasya’ya getirilerek Sirvanlılar Camiî’nin yanına gömülmüştür." (Vikipedi).
-- Türk edebiyatı Azeri Türkçesi Kafkasya şairleri Edebiyat Şiir El yazması Koleksiyon İstinsah Müstensih Hat Hattat Menâkıbnâme
V2R3