İstanbul'da yarım asırlık vekâyi-i mühimme
[BASİRETÇİ] ALİ [EFENDİ] (1838-1910), Matbaa-i Hüseyin Enver, İstanbul, [AH 1325] = 1909.
Özgün kağıt kapağında, kapağın sol kenarlarında küçük aşınmalar mevcut, haricen temiz bir nüsha, 20 x 14 cm, Osmanlıca, 75 sayfa.
Kurucusu ve yayıncısı olduğu ilk Türkçe gazetelerden biri olan Basîret Gazetesi sebebiyle "Basîretçi" lakabıyla anılan Ali Efendi'nin kendi gazetecilik hâtıraları yanında devrin bazı siyasî olayları ve İstanbul hakkında dikkate değer bilgiler veren kitabının ilk baskısı.
İstanbul şehir tarihi ve Türk matbuat tarihi ile ilgili en önemli erken dönem yayınlarımızdan biridir.
Sekiz yıla yakın süren basın hayatında gazetesinin kapatılması ve hapsedilmek gibi cezaları göze alarak zaman zaman hükümetin baskılarına cesaretle karşı koyan Ali Efendi, bir ara Mısır hidivi İsmâil Paşa’nın bol ihsanları karşılığında Mısır’ın Osmanlı Devleti’nden koparılması siyasetini de müdafaa etti. Bu sebeple devrin İbret, Hadîka, Tasvîr-i Efkâr, Terakkî, İstikbâl ve Sabah gibi diğer yayın organlarının sert hücumlarına uğradı. Gazetesiyle Rusya’da yaşayan Müslüman-Türk halkının mücadelesini de destekleyen Ali Efendi, onların haklarını korumak maksadıyla kayda değer bazı yayınlar da yaptı. Sultan Abdülaziz’in saltanatının son günlerinde Sadrazam Mahmud Nedim Paşa’nın matbuata koyduğu ilk resmî sansürü, 11 Mayıs 1876 tarihli gazetesinin ilk üç sayfasını tamamen yazısız, dördüncü sayfasını ise sadece ilânları koyarak yayımlamak suretiyle anlamlı bir şekilde protesto etti.
Çırağan Vak‘ası’ndan bir gün önce, bu hadisenin görünürdeki elebaşısı olan Ali Suâvi’nin devletin o günkü politikasıyla ilgili bir makalesini neşredeceğini haber verdiği kısa bir yazısını yayımladığı için gazetesi kapatıldı ve kendisi de tertibe dahil olduğu kanaatini uyandırdığı gerekçesiyle gözaltına alındı (20 Mayıs 1878). Altı ay süren muhakemeden sonra diğer suçlularla birlikte Kudüs’e sürüldü (Kasım 1878). Devamlı müracaatları sonucunda ancak altı yıl kadar sonra bir daha gazete çıkarmamak şartıyla affedildi ve İstanbul’a dönmesine izin verildi (1884). Ancak Suriye’de bir nahiye müdürlüğüne tayin edilerek hemen İstanbul’dan uzaklaştırıldı. Daha sonraki yıllarda Lâdik (1897), Hayfa (1898), Karaburun (1903), Söke (1904) ve Erdek’te (1907) kaymakamlık yaptı. 1889’da sâniye rütbesine terfi ettirilerek üçüncü dereceden Mecîdî, 1903’te de Osmânî nişanı ile taltif edildi. II. Meşrutiyet’in ilânı üzerine Erdek kaymakamlığından istifa ederek İstanbul’a geldi (Ağustos 1908). Basîret’i tekrar yayımlamaya başladı (29 Eylül 1908). Ancak devrin değişen şartları ve sayıları artan yeni gazeteler karşısında tutunamadı, on dokuzuncu sayısından sonra gazeteyi kapatmak zorunda kaldı. Bu ikinci devrede, daha önce tabasbus edercesine hürmetkârane yazılarla övdüğü padişah ve ileri gelen devlet adamları hakkında hakarete varan ağır hitap ve ithamlarla dolu neşriyatta bulunduğu dikkati çekmektedir. Basın dünyasında başarı sağlayamadığı bu devreden sonra Kalamış’taki evine çekildi ve orada öldü. (TDVİA).
Özege 8321, TBTK 3011.
-- İstanbul Matbuat tarihi Sosyal tarih